Kıtalar 250 Milyon Yıl Sonra Yeniden Birleşecek!

Bundan 250 milyon yıl önce bir kutuptan diğerine uzanan tek bir kıta vardı. Bu birleşik tek kıtaya PANGAEA (pencia) adı verildi.

250 milyon yıl içinde kıtaların yeniden bir araya geleceği tahmin ediliyor. Kıtaların birleşme şekilleriyle ilgili çeşitli varsayımlar ortaya atılsa da kesin olan, insan türünün bu yeni birleşik kıtayı göremeyeceği.

Tarihler 250.000.000 yılını gösterdiğinde Dünya büyük bir olasılıkla hâlâ var olacak. Ancak insanlar uzun süre önce yeryüzünden silinmiş, ortaya çok çeşitli ve farklı yaşam şekilleri çıkmış olacak.
.
Eğer geleceğin Dünya'sını ziyaret edebilseydik, karşımıza bugünkünden çok farklı bir manzara çıkacaktı. Kıtalar birbirine çarparak dev boyutlarda tek bir kıta oluşturmuş; bu devasa kıta kocaman bir okyanus ile kuşatılmış; karaların büyük bir kısmı canlıların yaşayamayacağı kadar vahşileşmiş; kıyılar çok şiddetli fırtınaların insafına terkedilmiş; okyanuslar yüzeyde çalkantılı, derinlerde sakin, oksijen ve besin açısından son derece fakir bir hale gelmiş olacaktı. İnsanları ve başka canlı türleri büyük bir olasılıkla hastalıklar ve savaş nedeniyle ortadan kalkmıştı.


BİRLEŞİK TEK KITA NE İLK NE DE SON

Jeologlar artık Dünya'daki kıta hareketlerinin döngüsel olduğunu ve her 500 ile 700 milyon yılda bir birleşen tek bir kıta oluşturduklarını düşünüyor. Bu süreç doğanın en görkemli döngülerinden biridir.

En az iki birleşik kıtanın varolduğu ileri sürülüyor.
Bunlar Rodinia ve Pangaea' dır.

Yer kabuğu ve üst mantodan oluşan 100 km kalınlığındaki Dünya yüzeyi "tabaka" adı verilen parçalardan oluşmuştur.
Dünya yüzeyini oluşturan altı büyük tabaka ve sayısız küçük tabaka vardır. "Tabaka tektoniği" adı verilen teoriye göre bu tabakalar kıtaları ve okyanus tabanını da beraberinde taşıyarak Dünya üzerinde hareket ederler...
.
Kıtasal hareketin yılda 1 ile 5 cm civarında olduğu hesaplanmıştır. Tabakalar bu şekilde hareket ettikçe Dünya coğrafyasında değişiklikler meydana gelir.

Kıtalar, yedi ana tektonik levhanın altında yer alan Dünya mantosunun dairesel hareketlerine bağlı olarak hareket halindedir. Levhalar, birleştikleri noktalarda, dalma-batma denilen bir sürece bağlı olarak birbirlerinin altına doğru itilir. Levhaların gerilimi, kabukta yarılmalara yol açar. Böylece ortaya çıkan yarığı eriyik halindeki kayalar doldurur. Bu süreç, okyanus kabuğunun sürekli olarak yeniden yapılandığı ve yok edildiği anlamına gelir. Fakat kıtaları oluşturan kayaçların yoğunluğu, okyanus tabanını oluşturan kabuktan daha az olduğu için, kıtalar mantonun daha üst kısmında hareket eder ve böylece dalma-batma hareketinden kurtulmuş olur.Sonuç olarak kıtalar, gezegenin çevresini yavaş yavaş dolanırken, kendi şekillerini yüz milyonlarca yıl boyunca korurlar. Ne var ki bu hareketin sonucunda kaçınılmaz olarak kıtalar birbiriyle çarpışır ve bazen de çarpışmanın şiddetiyle kenetlenerek tek bir birleşik kıta oluştururlar.

En son Pangaea 300 milyon yıl önce oluştu. 100 milyon yıl sonra dinozorların evrimi sırasında ayrılmaya başladı. 1.1 milyar yıl önce Rodinia adı verilen yine tek bir birleşik kıta oluşmuştu ve 250 milyon yıl sonra bu kıtada da ayrılmalar başlamıştı. Bu tarihten önce, daha başka birleşik kıtaların da oluştuğu tahmin ediliyor ancak bu tek kıtaların herbiri kendinden öncekilerin izlerini yok ettiği için önceden kaç tane birleşik kıtanın oluştuğu konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değil. Ortak görüş, Dünya üzerindeki tüm kara parçalarını kapsayan gerçek iki büyük birleşik kıta -Pangaea ve Rodinia- olduğu yönünde.

DÖNGÜNÜN NERESİNDEYİZ?
Şu anda döngünün tam orta noktasında olduğumuz söylenebilir. Pasifik yavaş yavaş kapanırken, okyanus kabuğu kuzey Pasifik'te dalma-batma bölgelerinde batıyor. Bu arada Amerika kıtaları, Avrupa ve Afrika'dan uzaklaşırken, Atlantik-Ortası-Sırtı yeni bir okyanus tabanı oluşumunu besliyor. Afrika ise kuzeye doğru ilerleyerek Avrupa'nın güney kıyılarına yaklaşıyor. Avustralya kuzeye doğru, güney-doğu Asya'ya doğru kayıyor. Kıtaların hareket hızı yılda 15 mm- bu da el tırnaklarının uzama hızına eşittir.

Zamanı 50 ile 100 milyon yıl ileriye çekersek, bu sürecin nasıl ilerlediği konusunda daha net bir görüntü elde edebiliriz. Ancak Dünya'nın geleceği ile ilgili tahminlerde bulunmak için yalnızca kıtaların bugünkü hareketlerine bakmak yeterli değildir. Texas Üniversitesi'nden Christopher Scotese bu problemi otobanda yol almaya benzetiyor: "5 veya 10 dakika sonra nerede olacağınıza ilişkin bir tahminde bulunabilirsiniz. Ancak her zaman kazaları, insanların şerit değiştirmesini veya yolun ikiye ayrılma olasılığını göz önünde bulundurmanız gerekir. Bu gibi durumlarda seçim yapma zorunluluğu ile karşılaşabilirsiniz."

BİRLEŞME YOLLARI

Bugünkü kıtaların birbiriyle birleşmesi için iki yol vardır. Atlantik genişlemeye devam ederse, Amerika kıtaları Asya'ya çarpabilir. Bir diğer seçenek de Atlantik'te bir dalma-batma bölgesinin açılması, dolayısıyla Amerika ve Avrupa'nın birbirine doğru itilmesidir. Bu da Pangaea'nın yeniden oluşmasının yolunu açacaktır.

1992 yılında Güney Afrika'da Cape Town Üniversitesi'nden jeolog Chris Hartnady bundan sonraki birleşik tek kıtanın nasıl oluşacağı konusunu araştırdı. Hartnady, Atlantik genişlemeye devam ettikçe "Kuzey-doğu Sibirya ekseninin etrafında, saat yönünde salınım yapan Amerika kıtaları, geleceğin tek kıtasına doğu kıyısından kaynayacak gibi gözüküyor" diye konuşuyor. Harvard Üniversitesi'nden jeolog Paul Hoffman bu kıtayı "Amasia" olarak isimlendiriyor. Geleceğin bu yeni kıtasında, Avustralya kuzeye doğru ilerlerken, Afrika bugünkü yerini koruyacak. Antarktika bu tek kıtayla birleşmeyecek ve Güney Kutbu'nda varlığını sürdürecek. Hoffman, "Antarktika herhangi bir dalma-batma bölgesine bağlı olmadığı için hareket etmesi için nedeni yoktur" diyor.

Cambridge Üniversitesi'nden Roy Livermore da aynı modele destek veriyor. 1990'lı yılların sonunda Amasia'yı biraz değiştirerek yeniden yaratan Livermore kendi versiyonuna Novopangaea adını verdi. "Hint Okyanusu ve Kuzey Atlantik arasında yeni bir rift (yarık, çatlak) yarattım" diye konuşan Livermore, "Doğu Afrika Rift'inin aktif olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla gelecekte küçük bir okyanus açmamız yanlış olmaz. Doğu Afrika ve Madagaskar Hint Okyanusu'ndan ilerleyerek Asya ile çarpışırken, Avustralya'nın güney doğu Asya ile daha önceden birleşmiş durumda olacak. Bu arada bugün Hindistan olarak bildiğimiz güney Asya'da bir dağ sırası, yeni bir dalma-batma bölgesi boyunca denizden yükselerek ortaya çıkacak" diyor.Livermore'un geleceğinde, bugün varolan bütün kıtalar hazır bulunacak. "Antarktika'nın güney kutbunda kalacağını düşünmüyorum" diye konuşan Livermore, "Bunun kuzeye gelmesini istiyorum. Bunun için yeni bir dalma-batma bölgesi ortaya çıkabilir ve Antarktika'yı sürükleyebilir. Bu tablonun en güzel yanı, kimsenin bunun yanlış olduğunu kanıtlayamamasıdır" diyor.

Bu doğru olabilir, fakat diğer bilim adamları gezegenin ilerde nasıl görüneceği konusunda farklı düşünüyorlar. Scotese, mesleki yaşamının büyük bir kısmını bugün kıtaların yerleşim şekillerini incelemeye ve bu bilgilerin ışığı altında kıtaların gelecekte nasıl hareket edeceğini hesaplamaya ayırdı. Scotese'ye göre gezegenin geleceği Hoffman ve Livermore'un projeksiyonlarından çok farklı olacak.



SCOTESE'İN PROJEKSİYONU

Hoffman ve Livermore gibi Scotese'de bundan sonraki 50 milyon yıl sonra Afrika'nın kuzeye doğru ilerleyeceğini, Akdeniz'i kapatarak güney Avrupa'da Himalayalar gibi bir sıradağlar oluşturacağını öngörüyor. Avustralya dönecek ve Borneo ve güney Çin ile çarpışacak.

Fakat 200 milyon yıl sonra her şeyin değişeceğini söyleyen Scotese, Atlantik'in batı kıyılarında dalma-batmanın başlayacağını, genişlemenin duracağını ve Atlantik'in daralmaya başlayacağını ileri sürüyor. Bunun sonucunda dünyanın kara kütlesinin büyük bir kısmı bir araya gelecek. Birleşik Avrupa-Afrika kuzey Amerika ile çarpışacak.
Sonuçta ortaya çıkan birleşik kıtaya önce Pangaea Ultima adını veren Scotese, bugün bu ismi Pangaea Proxima olarak değiştirdi. "Ultima ismi beni rahatsız etti, çünkü bu, bir daha başka birleşik kıta olmayacağı anlamına geliyordu" diye konuşan Scotese, bu döngünün birkaç milyar yıl daha devam edeceğini ileri sürüyor.

KİMİN MODELİ DOĞRU?

Şu anda kimin modelinin doğru olduğunu kimse bilemiyor. Ancak herkesin ortak fikri bir sonraki birleşik kıtada yaşam koşullarının çok sert geçeceği. "Birleşik kıtalarda koşullar hep aşırı boyutlardadır" diye konuşan İngiltere'de Bristol Üniversitesi'nden klimatolog Paul Veldes, Pangaea'nın hava koşullarının ancak jeolojik kanıtlardan elde edilebileceğini söylüyor. Örneğin sıcak ve ıslak koşullarda oluşan kömürün, veya sıcak iklimlerde kuruyan göl çökellerinin oluşturduğu mineral tortularının konumu iklimler hakkında doğru bilgi verebilir.
Bu kanıtlardan yola çıkarak ileride hava koşullarının nasıl olacağına ilişkin bilgisayar modelleri yapılabilir. Bu modellere göre birleşik kıtalarda sert iklimler hüküm sürecek."Pangaea'da tropikal enlemlerde hava oldukça sıcak olabilir. 44 derecede (santigrat) sıcaklığa yükselmiş olabilir. Orta enlemlerde kışlar çok soğuk, yazlar çok sıcak geçebilir. Kar yağışı çok yoğundur" diye konuşan Valdes, "Yaz aylarında bu karlar eriyerek şiddetli sellere yol açabilirler. Ancak iç kısımlarda şiddetli kuraklık görülebilir, çünkü yağmur bulutlarının iç kısımlara geçme şansı kalmayacak. Böyle aşırı koşullarda karaların çok küçük bir kısmı canlıları barındırabilir. Pangaea'da yaşanılacak tek yer tropiklerin hemen dışındaki dar bölgeydi" diyor.



BİRLEŞİK KITALARDA İKLİM KOŞULLARI

Birleşik kıtanın sahip olduğu kara kütlesinin çok geniş olması da aşırı iklim koşullarını tetikleyebilir. Valdes bu konuda şunları söylüyor: "Kara ve deniz arasındaki sıcaklık farklarına bağlı olarak Mason yağmurları çok şiddetlidir. Çok geniş bir kara kütlesine sahipseniz, kara çok ısınır ve mega masonları tetikler."Bir sonraki birleşik kıtada hava koşulları daha da aşırıya kaçabilir. Eğer birleşik kıtaların oluşumu aktif bir volkanik dönemin sonuna rastlarsa, sıcak yüzey suları aşırı tayfunları davet eder. Bu devasa iklim sistemleri, karaları saatte 400 kilometre hız ile döver.Okyanuslarda da yaşam giderek zorlaşır. Bugünkü okyanusları oksijen ve besin açısından besleyen akıntıların konveyör sistemi okyanus havzalarının şekline ve boyutlarına göre değişir. Dolayısıyla bu bağlamda kıtaların yerleşimi de önemlidir. Kıtaları yerinden oynattığınız zaman bu konveyör sistemi de temelinden bozulur. Sonuç olarak suların birkaç metre altında oksijen ve besin kalmayacağı için yaşam şekillerinin çok azı buralarda barınabilir. Ancak ekvatorun yakınlarındaki kıyılarda yaşam çok zengin olsa da koşullar zorlayıcıdır. Kıtalar birbirine sokuldukça sığ kıyıların miktarında büyük azalma olur. Bu da bazı türlerin kütlesel olarak yok olmasının yolunu açar; hayatta kalmayı başaranlar çok küçük alanlarda tıkış tıkış yaşamaya çalışırlar. Ve buralarda yiyecek için çok acımasız bir mücadele sürer. Aynı koşullar karalar için de geçerlidir. Pangaea'nın oluşumuyla birlikte ortaya Permian kütlesel yok oluşunun çıkması rastlantı değildir.
.
YAŞAM HER ŞEYE RAĞMEN....

Ne var ki yaşam yeni koşullarda da yoluna devam etmeyi başarır. 290 milyon yıl önce Pangaea oluşup, güney buzulları eridiği zaman buralarda Dünya'nın en "tuhaf" ekosistemi ortaya çıkmıştı. Artık görmediğimiz "Glossopteris" ağaçlarının yüksekliği 25 metreye erişirken, bu ağaçlar Güney Kutbu'nun 20 derece yakınlarına kadar sokuluyordu. Çok az ışıklı yazlara karşın, bu ağaçlar kışın karanlığında yaşamlarını sürdürüyorlardı. Kıyılara yakın olan ağaçlar muson rüzgârları ve yağmurlarına da direndiler. Gelecek birleşik kıtada nasıl bir yaşamın hüküm süreceğini ne yazık ki insanlar göremeyecek.

Buradan alacağımız tek ders, Dünya'nın insanlı veya insansız varlığını sürdürebilmesi.

1 yorum:

za xde dedi ki...

ahhaha zaaa xdeeeeee

Yorum Gönder