Carpe diem

Carpe diem, Latin edebiyatının ünlü ozanı Horatius’un bir dizesinde geçen "zamanı yakala" anlamındaki özdeyişi.

Her daim ölüm gerçeğinin farkında olarak, geçen zamanın değerini bilmenin önemini anlatan bu felsefeyi insan nasıl oldu da işine geldiği gibi anlama yorumuna kaçmıştır.

Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür

Aynı Can Yücel'in "Fark etmeli insan" şiirinde farkındalıktan bahseden ama yanlış anlaşılan, ağızda sakız olan bu dizeler gibi..

Günümüz! gençliğin kızları, sırf iyi hissetmek için, kendi mutluluklarını gözetmek için, egolarını tatmin için, erkekleri cinsel ya da psikolojik olarak sömürürler. Kendine değer verildiğini anlamayacak kadar öküzleşirler. Mutluluğu kalıplara sokarlar ve günler sonra günü değil komple hayatı mahvederler. Erkeklere yansıması da bundan farklı değildir. Yatağa atılan kızlar başarı gibi anlatılarak "gün koparılır". Hayat ve sorumluluklar iplenmiyormuş gibi yapılarak mutlu olunmasa da mutlu imajı çizilir.

Yaşadığın anın değerini bildiren ve onu doğru kullanmayı anlatan bu görüş; "geçmiş için kafa yorma, gününü gün et", "günü kurtar gerisini boşver", şekline dönüşmüş bir tür hazcılık (hedonizm) haline gelmiştir.

Elbette sadece gelecek kaygısı ve geçmişten kopamayarak yaşamak doğru olmadığı gibi tecrübeden, hafızadan, gerçeklerden kaçarak sadece anı yaşamak ne kadar doğru olabilir ki.

Hedonizm(Hazcılık)
Yaşam amacının zevk almak ve mutluluktan ibaret olduğunu savunan bu felsefe günümüz yaşam anlayışı haline gelmiş insanın hayatını belli bir ideale, belli bir amaca göre değil de hissettiği gibi, o anda yapmak istedikleri doğrultusunda yaşaması olmuştur. Bunun da temelinde faydacılık (pragmatizm) yatar.

Pragmatizm(Faydacılık)
Her birey mutlak anlamda bir şekilde "fayda" için hareket eder. Zaten herhangi bir hareketin meydana getirilebilmesi için mutlaka bir faydanın "öngörülmesi" gerekmektedir. Her sonucun bir sebebe muhtaç olmasından dolayı da hareketin sebebi de fayda öngörüsünden başka bir şey değildir. Pragmatik düşünce budur. (Faydacılık)

Bu noktada konuyla ilgili tartışmaya değer husus şudur; Acaba birey sadece kendi faydası için mi hareket eder? Yoksa kendi zararına olsa bile başkasının faydası için hareket edebilir mi?

Hiçkimseyi gerçekten sevmeyen ve mutlak anlamda sadece kendi varlığını gören insan için faydacılığın sadece kendisi için çalıştığını, yaptığı her eylemin sadece kendi fayda öngörüsüne hizmet ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bazen bu tarza yaklaşık olan insanlar için öyle durumlar oluşur ki "iyilik" yaptıklarının düşünüldüğü noktada bile aslında kendi fayda öngörüleri hesabına çalışmaktadırlar.

Gerçekten seven insanlar için ise durum tersidir. Bu tarza yaklaşan insanlar için faydacılık, "toplam fayda" için belirli bir "kendileri için zarar ölçütleri" vardır ve bu zarar limitine kadar toplam fayda için hareket etmekten çekinmezler. Mutlak anlamda ise birey kendi fayda-zarar hesabını hiç düşünmeden "toplam fayda"ya bakar.

DİN konusu tartışıldığında karşımdaki "Tanrı yoksa inancım bana bir şey kaybettirmez, ama varsa ben kardayım sen zarardasın." diye kestirip atabiliyorsa...

FELSEFE'den, ya da herhangi bir soyut fikirden bahsettiğinizde "Ne işe yarar o?" sorusu ilk karşımıza gelen oluyorsa... ya da "felsefe yapmak" aşağılayıcı bir tabir olarak kullanılıyorsa...

BİLİM kendini tamamen "işe yaramaya" kanalize edip, sorularımızı cevaplamak adına hiçbir şey yapmıyorsa...

SANAT güzellik yaratmaktan geçtim, bir şey anlatmayı bile bırakıp kendini, para kazanmaya, kar etmeye adamışsa...

skeyim faydacılığı bayrak etmiş sallayan dünyanın 72.5 milletini.

Vazgeçme, erteleme...
Yaşamı umursa!
Kendi gerçeğini bulmak istiyorsan,
Düşünü kovala.

0 yorum:

Yorum Gönder