Okültizm

"Görünen, görünmeyenin tezahürüdür." Her şeyin kökenindeki temel hakikat budur. Bu ilkeden hareketle "görünen"den yola çıkarak, "görünmeyen" esas güce, ana sebebe doğru uzanmaya çalışmaktadır Okültizm.

Terim Latince’de "gizlemek, saklamak" anlamına gelen "occulere" sözcüğünden gelen, “gizli, saklı” anlamındaki occultus sözcüğünden türetilmiş olup, “gizli ve saklı olanın bilgisi” anlamına gelir. Buradaki “gizli ve saklı olan” ifadesi hem görünmeyen aleme, hem doğaüstü denilen fenomenlere ilişkindir.

Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır. Yukarısı aşağıya, aşağısı Yukarısı’na benzer.
Söz zihnin suretidir, zihin de Tanrı’nın.
Sözler tek başına aktaramaz "hakikat"ı.
Tekrar doğmamak istiyorsan eğer,
temizle kendini maddenin akıl dışı ıstıraplarından!
Varlığın ilk adımı, mücadele etmektir nefsiyle. Uzun bir birlik davasıdır bu… Birleştirmek isterken biri, ayırmak ister diğeri.
Kendini dönüştüremedikçe, hiç bir şeyi dönüştüremezsin!

Zümrüt Tabletler (Hermetika*)

*Hermetika ya da diğer adıyla “Zümrüt Tabletler”, eski Yunanlılar’ca Hermes Trismegustus olarak adlandırılan Hermes-Thot’un öğretisine ait kimi metinlerin eski Yunanca ve Latince yazılmış eldeki parçaları bütününe verilen addır.Okültizmin temelinde hermetik düşünce, hermetizm vardır.

Hermetizm, Eski Mısır’da yaşamış bilge Hermes-Thot’un (Trismegistus) öğretisidir.

Mısır kökenli Yunanca metinlerde Hermes-Thot’dan majinin, simyanın, astrolojinin, astronominin, tıbbın ve bilgeliğin kurucusu olarak söz edilir. Bu metinlerde ondan “üç kere büyük Hermes” anlamında “Hermes Trismegistus” olarak söz edilir.

Hermetik düşünce sadece Mısır ve Mısır dinini değil bütün insanlığı etkilemiştir. Yeni platonculuk, rönesans, reform hareketleri ve İslam’daki mistisizm düşüncesinin temelleri Hermetik metinlere dayanır. Kabalist anlayış, simya geleneği, hristiyan gnostizmi, pagan rahiplerin mistizmi Hermetik geleneğe bağlıdır.

Hermetizm hakkında bilgi veren eski metinler günümüzde hermetika ya da zümrüt tabletler olarak adlandırılır. Bunlar eski Mısır’da kutsal alfabeyle yazılmış orijinal kayıtların farklı alfabelere çevrilmiş kopyalarının kısmen eski Yunanca’ya ve Latinceye çevrilmiş bölük pörçük parçalarından oluşurlar. Bu metinlerin İskenderiye yangınından ve bağnazların ellerinden kurtulabilmiş kısımlarındaki bilgilerin de, hem çeviriler sırasında hem de başka nedenlerle bir miktar anlam kaybına uğradıkları sanılmaktadır.

Hermetik bilgilerden bazıları :

Fiziksel alem süptil alemin aynasıdır.

Ezeli ve ebedi olan Tanrı, düşüncelerle anlaşılmaz.

Ruhlar yeryüzüne sınavlarla gelişim için gelirler, almaları gereken dersleri alana kadar tekrar tekrar doğarlar.

Kişiyi ölüm sonrasında vicdanı yargılar, kişinin yeryüzünde yaşarken yaptıkları unutulmaz.

Bu ruhlar bir zaman sonra büyük ışığa doğru çekilirler, onlara yol gösterilir.

Eski insanların kökeni Dünya-dışı’dır.

Evrende kozmik yasalar işlemektedir.

İnsanlar kaderlerini yaptıkları iyi ya da kötü hareketlerle belirler.

İnsanlar yaşadıkları dünyayı kirletmeleri halinde dört unsurun başkaldırmasıyla karşılaşacaktır.

Yunuslar ve arslanlar diğer hayvanlardan daha gelişmiş varlıklardır.

Hermetika günümüze Grekçe’ye çevrilmesi sayesinde ulaşmıştır. M.Ö. 3. yüzyılda birçok astroloji metni Grekçe’ye çevrilmiştir. Bu zamanda Toth’un yazıları da Grekçe’de dolaşmaya başlamıştır. Hermes Trismegistus’a atfedilen eserler Grekçe’de hem bir kadim bilgiler ansiklopedisi hem de simya, astroloji, tıp, botanik gibi pratik amaçlara yönelik bilgi kaynağı olarak kullanılmıştır.

Hermes’in metinleri felsefi ve teknik olarak ikiye ayrılabilir.

Felsefi kısmı, içsel dünya ve Tanrısallık hakkında bilgilerin işlendiği;

Corpus Hermeticum,
Stobaeus Fragmanları,
Viyana ve Nag Hammadi papirüsleri
Logos Teleios


Diğer metinler ise astroloji, simya, anatomi, tıp, botanik, ile ilgili bilgileri içerir.

Grekçe’ye oradan da Latince’ye çevrilen eserler 7. yüzyıldan itibaren Arapça’ya da çevrilerek İslam dünyasında önemli bir yer tutmaya başladı. İslam dünyasında Hermes, İdris peygamberle ve mistik Enoch’la özdeşleştirildi.

Grekçe’den Arapça’ya çevrilen eserler arasında şunları sayabiliriz.

Kitabu’l-esrar.
Nevamis Hirmis.
Risale fi ilm el-ketif.


Arap yazarların hermetik felsefeyi konu alan ve hermetik etki taşıyan yapıtlardan birkaç örnek vermek gerekirse şunlar belirtilebilir.

Kitab Esrar el-kamer.
Adab ül-felasifa.
Muhammet ibn Umeyl Teymimi’nin Kitab şerh ül-suver.
Kitab gayet ül hakim.
İhvan us safa risaleleri.


Günümüzdeki Hermetika çevirileri Grekçe ve Latince eski belgelerden yapılmış çevirilerdir. Olabildiğince başarılı çeviriler mevcuttur. Hermes’in metinleri yaygın olarak kullanılan bütün dillere çevrilmiştir. Hermes’in kendisinin çeviriden dolayı oluşabilecek anlam ve tesir azalmasına dair uyarısına rağmen insanlık bu arıtıcı kaynaktan kendini uzak tutmamış ve farklı dillere çevirileri yapılmıştır. Hermetika’nın her çevirisi çağının ve döneminin donanımının üstünde bir anlayışa hitap edebilme imkanını sağlamıştır.

Hermes’in


“Tefekkür yoluyla eriştim Atum’un bilgisine”

sözlerini unutmamak gerekir .

Gizli bilimler denilince, eski geleneğin devamını sağlayan ezoterik (batıni) doktrin anlaşılmaktadır.

Antik çağ uygarlıklarında her bilimin bir fizik, bir metafizik ve bir de matematik kısmı vardı.Metafizik kısım olmadan, bilim, ölü şeylerin sayılması olurdu. Metafizik, tüm bilimlerin canlandırıcı ruhu idi. Buna karşılık fizik kısım da olmasaydı, bu kez fikri kısım sadece hayali bir safhada kalır, dünyaya uygun bir bilgi haline gelemezdi. Bu üç unsura da sahip olan bilim, gerçek bilimdi. Buna EKSİKSİZ BİLİM, TAM BİLİM denirdi. Tez (fizik), antitez (metafizik) ve sentez (matematik), TAM BİLİM'i meydana getiren üç ana unsurdu. Fizik ve metafizik akımların kullanılması, ancak sentez ile mümkün olabilmekte ve bu da, uzun ve zorlu bir çalışmayı gerektirmekteydi.

On beşinci ve on altıncı yüzyıllarda bir kısım bilim merkezleri, okullar, çalışmaların fizik tarafına yöneldiler. Çünki bu onlara hem daha kullanışlı geliyor, hem de daha az yorucu ve kısa bir çalışma gerektiriyordu. Böylece, insanlığa ait tüm bilimlerin tüm kollarında ayrılıklar başgösterdi. Fikri kısım teolojik öğretim merkezlerine çekilirken, maddi kısım da, tıp üniversitelerinin ve bilim ekollerinin malı oldu.Zamanla, gerçek çalışmaların ve yüksek bilgilerin tümü, OKÜLT BİLİMLER adı altında karanlığa itildi. Okült bilimler, "müspet" (pozitif) olarak adlandırılan tüm bilimlerin gerçek prensiplerini ve bütün felsefesini kendinde saklamaktadır. Ve ne zaman ki, bu sözü geçen bilimler -ki aslında gerçek bilimin kırıntılarıdır- kendilerini bütünlemek ihtiyacı duyacaklar, o zaman kendi esaslarını okült ve ezoterik bilimlerde aramak zorunda kalacaklardır.

1800lerde materyelistleşen dünyanın sözde okültistleri kara büyüyü filan karizmatik bulup olayı yüzeyselleştirmişlerdir. Aslı mısırdadır.

Okült çalışmalarda eski geleneklerin öğrenilmesi ve öğretilmesi esastır. Bu gelenek ve bilgiler başlıca üç esasa dayanmaktadır:

1-Tek Tanrı fikri.
2-Tekrardoğuş (dönüşüm).
3-Tekamül (değişim).

Ya da;

1-Tanrı, İlkeler koymuştur.
2-Doğadaki tüm olaylar, bu İlahi İlkeler dahilinde meydana gelir.
3- İnsan doğadaki olaylarla İlahi İlkeler arasındaki orantıları (sayıları) tanımaya çalışarak yasaları araştırır.

Mabetlerin en gizli bölümlerinde saklı tutulan bu "sentez", bilimlerin açığa vurulmayan gerçeklerini kendi bünyesinde bulunduruyor ve prensipleri saklamaya yarayan işaretler ve hiyerogliflerle ifade ediliyordu. Okültizm, müspet bilimlerin yerini alıcı değil, onları tamamlayıcıdır. Büyük sayıda fenomenin teori ve pratiğine sahiptir. Kabala uygulamaları, maji, alşimi (simya) ve astroloji bu çalışmaların başlıcalarıdır.

0 yorum:

Yorum Gönder